Geçen sezon evimizde konuk ettiğimiz rakibimizle 1-1 berabere kalmışken, rakibimizi bu sezon 3-2 mağlup ederek lige 3 puanla başlamanın mutluluğunu yaşayacaktık –ki sahada istenmeyen görüntülere şahit olduk. Yaşanan bu olaydan sonra şimdi maçın analizine değinmeye gerek yok aslında ama birkaç cümle edecek olursam da, Rizespor bana göre önceki sezonlardaki başlangıcından farksız, henüz takım olmuş duygusundan uzak, ileriki haftalar için ümit vermeyen bir görüntü sundu. Gelelim penaltı ve Kwueke meselesine… Kwueke’nin penaltı atmak istemesi belki arkadaşına sayısızlık olabilir ama liglerde, futbol takımlarında zaten böyle durumlara çok şahit oluruz. Takımın penaltıcısı varken, bir başka arkadaşı penaltıyı atmak ister ve saha içinde bu durum futbolcular arasında halledilir. Saha kenarından kendini yırtan biriyle henüz karşılaşmadım. O gün ise penaltıdan sonra Kwueke’nin hocası Karaman’a karşı sergilediği tavır da yanlış ama işin o noktaya gelmesinin müsebbibi Hikmet Karaman’ın ta kendisidir. Bir hoca binlerce taraftarın önünde, ekran karşısındaki milyonlarca seyircinin önünde kendini parçalarcasına tavır sergilemeyi nasıl yakıştırıyor kendine merak ediyorum. Baktın penaltıyı Kwueke atmak istiyor, sesini çıkartmaz, içinden “sonra hesaplaşırız seninle” der maça odaklanmaya devam edersin. Ama Karaman, maalesef aklı başında bir hoca gibi davranmadı. Saha kenarında yaptığı o davranışlarla hem kendini rezil etti, hem de Çaykur Rizespor kulübünü rezil etti. Üstelik penaltıyı atmasını bıraktık, sonrasında takıma 3 puanı getiren golü atarak da bu futbolcun seni utandırmayı başardı. Maç sonu açıklamasında Hikmet Hoca, “Bir futbolcuya bağlı takım olmaz” diyor. Çok da haklı diyor ama eksik diyor, “Bir hocaya bağlı takım da olmaz.” Futbolcusu da, hocası da o kulübe bağlıdır, o şehre bağlıdır. Bu sorumlulukla hareket eder. Kendi kişisel egolarını, hırslarını bir kenara bırakır ve sadece para kazandığı o kulübe hizmetkar olur. Hikmet Hoca yanlışı burada yaptı. İğneyi kendine hele bir sok, ondan sonra çuvaldızı başkasına sokma konusunda bir daha düşünürsün. Takımın ilk sınavında tökezliyor, 1-0’dan 2-1 geriye düşmüşsün, kurduğun kadro ne izleyeni, haliyle ne de seni tatmin etmiş, kopardığın 3 puana da yaptığın davranışlarla gölge düşürüyorsun. Başkan Metin Kalkavan’ın da maç sonrası yaptığı açıklama çok talihsiz. “Otorite ne derse o olur” muş... Metin Kalkavan bu takımın asıl otoritesinin kendisi olduğunu ne zaman öğrenecek? Yahu başkan, bu adamların parasını sen vermiyor musun? İsteklerini, eksiklerini gidermiyor musun sırf bu takım ligde kalsın diye? Tonlarca para vereceksin, ondan sonra da “Ben mutfağa karışmam, ne yaparlarsa yapsınlar” diyeceksin. Böyle bir başkan modeli başka var mı gerçekten çok merak ediyorum. Sevgili Başkan, yeniden vurgulamak istiyorum; bu takımın otoritesi sensin. Hocaların da, futbolcular da sana bağlıdır, sen ne dersen o olur. O olmak zorunda… Otorite dediğin insanın saha kenarında davranışlarını içine sindirebildin mi, hiç mi içinden “Yahu bu adam ne yapıyor rezil etti bizi diye” geçirmedin? Hiç mi utanmadın? Her hoca kendi transfer ettiği futbolcuyu tutar, hazırda bulduğunu sevmez. Aynı şekilde futbolcu da yeni gelen hocaları içine sindiremez. Bu futbolun doğasında olan ve yıllardır süre giden bir sistem. Durum bu şekildeyken takımın dizginleri daima yönetimde olmalıdır. Bir takım, ne bir hocaya, ne bir futbolcuya bağlı bırakılmaz. Ama siz yöneticiler böyle davrandığınız sürece, Rizespor her gelenin çiftliği olmaya devam eder. Kwueke tesisten ayrılmış, kaderi hafta içi belli olacak. Ama en çok merak ettiğim şey, aylardır U21 takımıyla idman yapan kardeşi de U21 idmanına alınmamış. Bu güne kadar göz yumuyordunuz da şimdi ne oldu? Abisinin günahını kardeşi de mi çekiyor? Son sözüm, bu olay tatlıya bağlanmazsa olan Rizespor’a olacak. Ligin başında düştüğümüz duruma bir bakın, 3 puanı insanların kursağında bıraktınız.